Olabildiğince kısa ve öz yazmak istiyorum o nedenle yanlış anlaşılma olmasın diye uzun açıklamalara giresim yok. Bu yazıda Türkiye solunun Gezi parkı “uyanışı” algısını eleştireceğim. Özellikle Gezi Parkı olaylarına sol kesim tarafından atfedilen değerin büyük bir yanılgı olduğunu belirterek başlamak isterim.
Öncelikle benim bakış açımdan Gezi’de ne olduğunu özetleyeyim: Gezi Parkı’ndaki polis şiddetinin yanında hükümetin kışkırtıcı ve meydan okuyucu tavrı kamuoyunda dalga dalga tepki yaratmaya başladı. İnsanlar görüşlerinin önemsiz olduğunu ve devletin sokaklarda kendilerini dövmeye hakkı olduğunu görüp çok sinirlendiler. Sinirlenmekte hakılıydılar da. Bunun yanında hükümetin kışkırtıcı tavrı günlerce devam etti.
Sonuçta yüz binlerce ve belki milyonlarca insan ülke çapında sokaklara dökülüp gösteriler yapmaya başladılar. Yıllardır gösteri yapmayı bir araç değil amaç edinmiş sol örgütler; birden sokağa dökülmeye, hatta polisle çatışmaya hazır yüz binlerle karşılaşınca afalladılar. Sonra en iyi bildikleri şeyi yaparak bir birlerine saldırdılar! O parti gösteriyi kendi çıkarı için kullanmak istemiş, öbürü başta yokmuş sonradan gelmiş, en birinci aslında kendi partileriymiş.
Yaşasın örgütsüz mücadele!
Göstericilerin içinde apolitik olan hatta bununla gurur duyan tiplerin örgütsüzlükle övünmesi gayet anlaşılır; ancak sol partilerin buna çanak tutup aynı ağızla “bu hareket partilerden bağımsızdır” naraları atması acınılacak bir şey.
Haberciler, göstericiler arasından kime mikrofon uzatsa benzer yanıtlar geliyordu:
hayır hayır kesinlikle siyasi değiliz
sanki siyasi olmak kötü bir şeymiş gibi.
kesinlikle bir partiye yakın değiliz
parti üyesi olmayı geç, yakın bile olmaktan utanacak durumdaydılar.
ya benim aslında siyasetle falan hiç alakam olmaz, ben seçimlerde oy bile kullanmıcam yani ama burda tepkimi ortaya koymak için geldim
Bu örgütsüzlük ve apolitiklik olayların başından sonuna kadar yüceltildi, övüldü, hatta korunması gereken bir durum olarak gösterildi. Korundu da. Çok doğal olarak daha bir hafta dolmadan alanda amaçlarının tam olarak ne olduğunu bilmeden sağa sola koşturan bir sürü grup vardı. Uzaktan bakıldığında güçlü ve tek yürek hareket eden bir direniş gibi görünen Gezi olaylarında aslında bir hafta sonra tek ortak amaçları polise karşı koymak kalan irili ufaklı topluluklar vardı.
Ah şu polis olmayaydı
Polise karşı koymanın ötesindeki “asıl” amaç ise herkes için farklıydı. Bazısı tuttuğu takım için oradaydı (ne demekse), kimisi ağaçlar için, kimisi polis şiddetine tepki için, kimisi hükümete tepki için, kimisi itiraf edemese de macera için.
Doğrusu bir çok insan hükümetin baskıcı politikalarının yıllardır biriktirdiği siniri Gezi eylemlerinde dışa vurdu. Mesai bitiminden sonra koşa koşa gittikleri eylemlerin gerçek amacı buydu: sinirlerini çıkarmak. Ancak ne yazık ki amaç bu kadar sığ kaldı, yapıcı olamadı. Bir şeyler değiştirmeye kimse yeltenmedi çünkü gerçekten değişim birlikte hareket etmekle olacaktı. Örgütlenmek, birlikte çalışmak, iş bölümü yapmak eyleme katılmaktan daha zor, daha uzun soluklu ve belli ki daha sıkıcıydı. İnsanlar kolayı seçti. [1] O yaşta ölmek kolay mı?
Kimse “ya sonra” diye sormuyordu. Diyelim ki polis çekildi ne olacak? Hükümete olan öfkeni nasıl bir sonuca bağlayacaksın? Neyi nasıl değiştireceksin? Bu soruların yanıtı yoktu, aslında alanda böyle sorular da yoktu.
İşte Gezi Ruhu böyle bir şeydi. Örgütlülüğü ve siyaseti utanılacak bir şey sanan, birlikte yapabildikleri tek şey dayak yiyip yaralılara yardım etmek olan, iş birliğini barikat kurmaktan ibaret sanan bir anlayış Gezi Ruhu.
Solcular ve Komik Umutları
Özellikle orta yaşlı ve orta yaşın üstündeki “aydın”ların pek hoşuna gitti bu Gezi Uyanışı. Türk halkı on bin yüz milyonuncu kez uyanmıştı:
Artık halk uyandı, bu seçimde çok farklı olacak
bunlar (hükümet) bitti artık millet anladı ne mal olduklarını
bu çocuklar barışçıl, demokrasi bilinçleri var. Bir şeyler değişecek artık ülkede
Hee baya demokrasi bilinçleri var, oy vermeden telekineziyle hükümet kuracakmış gençler. Zaten solcuların en ufak iyiye gidiş alametini abartma huylarından, en boka batılan durumda bile umutsuz gerçeği saklayıp umut vermeye çalışma geleneklerinden nefret ederim. Gezi’den sonra bunlara bolca yeniden maruz kaldım. Akıllanmıyorlar :(
Gezi Ruhu seçim çalışmalarında nerede, en önemli demokrasi mücadelesinde nerede? Ama adamlar söylemişti, onlar politik değil.
[1] O yaşta ölmek kolay mı? : Olaylar sırasında ölen gençleri kasdederek böyle diyenler olabilir ancak bu ucuz bir demagojiden öteye gidemez.